Filo Güvercinleri

BAGDAT
 
Dünyada tanındığı ad:  Bagdad
 
Verilen yerel adlar: Posta, Burunlu, Homoma
 
Türkiye'de yetiştirildikleri yöre: Güneydoğu Anadolu
 
Özelliği:  Filo uçucusu
 
Ülkemizde Bağdat, Bağdadi, Bağdadiye ve Bağdatlı adları ile bilinen bu güvercin ırkı, Irak kökenlidir. Dünya da Bagdat, Baghdad, Bagdette gibi adlarla bilinmektedir. Günümüzde doğu ve güneydoğu bölgelerimizde yetiştirilmektedir. Ancak sayıları azalmıştır. Korunması için önlemler alınması gerekmektedir. Dünyada ve özellikle de Avrupa’da köken olarak bu ırktan kaynaklanan çeşitli tipte Bağdat güvercinleri bulunmaktadır. Bu güvercinlerle bizim yetiştirdiğimiz Bağdat güvercinleri arasında köken olarak kan benzerliğinin dışında belli bir benzerlik yoktur. Ülkemizde yetiştirilen Bağdat güvercinleri daha çok Suriye Bağdatlarına benzemektedir. Bağdat güvercinlerini, bir yere yuva yaptıktan sonra, başka bir yere alıştırmak imkansız gibidir.

Aradan 10 yıl geçse bile bıraktığınızda, ilk yuvasına geri döndüğü söylenmektedir. Bu özellikleri onları gerçekten de çok değer verilen bir güvercin haline getirmiştir.Ülkemizin batı bölgelerinde, Irak yöresinden ve Doğu bölgelerimizden getirilen güvercinlere genel olarak Bağdat adı verme gibi yanlış bir eğilim olmakla birlikte, Bağdat adı, gerek doğu ve güneydoğu, gerekse diğer bölgelerimizde ayrı ve kendine özgü özellikleri olan bu ırkı karakterize etmektedir. Bazen posta güvercinlerine Bağdat denildiği de olmaktadır. Bağdat güvercinleri eski dönemlerde posta güvercini olarak kullanılmış olmakla birlikte, bugün bildiğimiz posta güvercinleri ile ayrı ırkları temsil etmektedirler. Yöresel olarak “Posta Burunlu” ve “Homoma” gibi adları vardır.
Bağdat’ın Osmanlı devleti topraklarına katılması 1534 yılında Kanuni döneminde olmuştur. Daha sonra bir ara tekrar İranlıların eline geçen Bağdat, son olarak 1639 yılında 4. Murat devrinde yeniden alınmıştır. Hata 4. Murat Bağdat’ı almasının anısına İstanbul’da bugün Topkapı sarayı içinde bulunan ünlü Bağdat köşkünü yaptırmıştır.
Bağdat güvercinlerinin Osmanlı dönemi öncesinden beri Irak’da yetiştirildiği bilinmektedir. Osmanlı döneminde de bu güvercinler bölgede yetiştirilmeye devam edilmiş ve geliştirilmişlerdir. Bu güvercinler, eski dönemlerde, tüm çevre bölgelerde değer verilen ve bilinen bir güvercin ırkıdır.

Bir çok kaynakta adından bahsedilen bu güvercin ırkı için, dönemin en değer verilen ve en pahalı kuşu olduğunu söylemek sanırım yanlış olmaz. Daha çok haberleşme amaçlı kullanılan bir kuştur. Uzun uçması ve yuvasına bağlılığı onu, iyi bir posta güvercini haline getirmiştir. Oyunlu bir kuş değildir, takla atma gibi özellikleri bulunmaz. Anadolu’da eski devirlerde salma kuşu olarak kullanılmıştır. Salma kuşları, genel olarak belli bir uzaklığa götürülüp bırakılan ve yuvasına ne kadar kısa sürede dönerse o kadar değerli kabul edilen güvercinlerdir. Anadolu’da Osmanlı döneminden beri devam eden eski bir gelenek olan salma yarışlarında kullanılan güvercinler, genellikle bu ırkımızdır.

Salma yarışları, farklı kuşçuların, kuşlarını belirlenen uzak bir noktadan aynı anda bırakmaları ile başlar. Kimin kuşu yuvasına daha önce dönerse o kuşçu yarışı kazanmış sayılır. Kuşların bırakıldıkları uzaklıklar, 50 – 100 km arasında değişmektedir. Evliya Çelebi Bursa’dan bırakılan Bağdat güvercinlerinin, İstanbul’a hemen ulaşabildiklerini söylemektedir. Bu güvercinler hakkındaki en eski bilgileri 1650’li yıllarda Bağdat’ı ziyaret eden Evliya Çelebi’den almaktayız. Evliya Çelebi, bu güvercinlerden övgü ile uzun uzun bahsettikten sonra, Bağdat’ta bu güvercinlerin kökenini araştırarak bizlere çok değerli bilgiler aktarmaktadır. Bu bilgilere göre, Bağdat güvercinlerinin geçmişi oldukça eskilere kadar gitmektedir. Bağdat’ta bulunan “kuşlar kalesi” denilen kalenin içinde yer alan eski kilisedeki papazların, bu kuşları haberleşme amacı ile kullandıklarını, bu geleneğin onlardan sonra Bağdatlı tüccarlar tarafından devam ettirildiğini ve geliştirildiğini belirtmektedir. Bu kuşların o dönemde Mısır, Dimyat, İskenderiye, Cezayir, Tunus, Fas, Merakeş, Yembu, Cidde, Mekke ve Yemen’de beslendiğini gene Evliya Çelebi’den öğrenmekteyiz. Bu güvercinler o dönemde, Şam’a, Mısır’a, Halep’e, Hind ve Sind’e götürülüp sırtlarına kağıtlar bağlanıp bırakılıyorlar ve buralardan Bağdat’a geri geliyorlardı. Bağdat güvercinleri, normal güvercinlere göre daha iri bir ırktır. Vücut ağırlıkları 500 - 600 gramdan aşağı olmaz. Bir kilo gelenleri de bulunmaktadır. Gaga uzun ve kalındır. Burun delikleri belirgindir.Burunun üzeri etli olur. Burun üzeri eti büyük olanlar daha tercih edilirler. Ayaklar paçasız olup büyük ve kırmızı renklidir. Ayak parmakları dikkati çekecek kadar uzundur. Göz rengi, turuncu veya kırmızı olup gözler büyüktür. Kırmızı göz rengi bu güvercinlerde makbuldür. Göz çevresi tüysüz, kırmızı ve kabarık etlidir. Boynu uzun ve aşağı doğru yay çizer vaziyette kartal görünüşlü bir güvercin ırkıdır. Bu güvercinler gerdanlı olurlar. Her rengi olmakla birlikte çoğunlukla siyahtır. Siyah üzerine dağılmış şekilde farklı renkleri üzerinde taşıyan tipleri yaygındır. Günümüzde Anadolu’da eskisi kadar yaygın değildir. Hatta tükenmiştir denilebilir. Özellikle doğu ilerimizde ve güneydoğu Anadolu’da bulunabilen bir ırktır. Bu ırkımızın da nesli tehlike altındadır. Acilen korumaya alınıp geliştirilmesi gerekmektedir.
 
BAŞTANKARA
 
Dünyada tanındığı ad: Nun
 
Verilen yerel adlar: Rahibe
 
Türkiye'de yetiştirildikleri yöre: Güneydoğu Anadolu
 
Özelliği:  Filo uçucusu
 
Bugün ülkemizde “Baştankara” ya da “rahibe” adı ile bilinen güvercinler, dünyada “Nun” adı ile tanınmaktadırlar. “Nun” kelimesi İngilizce rahibe anlamına gelmektedir. Yurt dışında bu güvercinlerin bu şekilde adlandırılmalarının temelinde, bu güvercinlerdeki renk yapılanmasının rahibelerin giysisini andırması yatmaktadır. Dünyada “German Nun”, English Nun”, “Spanish Nun” gibi adlarla bilinen bazı çeşitleri bulunmaktadır. Dünyanın çeşitli ülkelerinde yetiştirilen bir ırktır. Amerika’dan Avusturalya’ya kadar geniş bir dağılım göstermektedirler. Bu güvercinlerin dünyada bu kadar yaygın olduğunu bilmeden önce Baştankaraların ülkemize özgü yerel bir ırk olduğu tahmin edilmektedir.  Baştakara güvercinleri Güneydoğu Anadolu bölgemize yaygın olarak yetiştirilen bir ırktır. Özellikle Şanlıurfa ve Diyarbakır illerimizde bulunmaktadır.
Takka kulaktan kulağa geniş ve heybetli bir görünümdedir. Gaga orta büyüklükten biraz kısa gibi ve normal kalınlıktadır. Kuşun rengine bağlı olarak gaga rengi siyah ya da açık ( kemik ) rengi olabilmektedir. Gözler tam yuvarlak ve göz çevresi halkası belirgin değildir. Göz rengi inci göz tabir edilen şekilde açık ve parlaktır. Ayaklar normal uzunlukta, koyu kırmızı renkte ve paçasızdır. Göğüsü geniş ve dik duruşlu bir güvercindir. Fazla uçucu bir yapısı yoktur, daha çok form için yetiştirilmektedir. Kısa süreli uçuşlar yapmaktadır. Uçarken havadaki görünüşü oldukça güzeldir. Kuyruğunu kanatları üzerinde taşıyan bu ırkta kuyruk telek sayısı 12 tanedir. Baştankaralarda kuyruk üstü yağ bezesi bulunur. Kanatlardaki renkli telek sayısının 7 ye 7 olması ya da eşit olacak şekilde daha fazla olması aranılan bir özelliktir.
 
Renk Çeşitleri :  Baştankaralarda renk yapılanması dikkat çekicidir. Vücut genel olarak beyazdır. Ancak kanat ve kuyruk telekleri renkli olur. Bu renk kuşun kafasında da ilginç bir biçimde dağılım gösterir. Bu renk kafayı tamamen içine alacak şekilde, takkaya kadar devam eder. Takkanın üst noktasında kesilir. Aynı renk boyuna doğru da sarkma yapar ve göğüsün ortasında düzgün bir yuvarlak biçimde son bulur. Kuş adeta renkli bir çocuk önlüğü takmış gibi görünür. Renk çeşidi olarak siyah, kahverengi, sarı, kırmızı, mavi, gümüş gibi renklerinin yanı sıra, bu renklerden bazılarının açık ya da koyu tonları da bulunmaktadır.
 
İSKENDERUN
 
Dünyada tanındığı ad: Scandaroon
 
Türkiye'de yetiştirildikleri yöre: İskenderun ve çevresi
 
Özelliği:  Filo uçucusu / Form
 
İskenderun Bağdat ırkları içinde en ilginç ve benzersiz olanıdır. İngiliz Carrier, Fransiz Bağdat, Steinheim Bağdat, İspanyol Bağdat, zaman içinde bazı melezlemelere maruz kalmıştır, İskenderun ırkı ise saf bir ırktır. Aldrovani 1610, Willoughby 1676 ve John Moore 1735 yıllarında yazdıklarında, İskenderun ırkını uzun, kıvrık gagalı, kuvvetli bir ırk olarak tanımlamışlardır. Bu ırkın İngiltere'de Scandaroon olarak ismini koyan John Moore'dır. Almanlar bu ırkı Nurnberger Bagdette, Pagadette, Pavdotte, Bagotten, Pagadotten taube ve Hocker-taube gibi isimlerle isimlendirmişlerdir. Fransızlar ise Pigeon bagadais a grande morille ismini vermişlerdir. Bu ırkın İskenderun diye isimlendirilmesinin sebebi Avrupaya İskenderun limanından götürülmüş olmasıdır. Araştırmalar bu ırkın Bağdat'tan Türkiye'ye getirildiğini göstermektedir. Almanya'nın güneyinde, Nurnberg, Erlangen, Fuhrt ve Michelav :skenderun üreticilerinin yoüun olduüu bölgelerdir. İlk Alman İskenderun güvercin cemiyeti 1895 yılında kurulmuş 35 üyeyle katıldıkları National Show'da 170 İskenderun sergilenmistir. Amerikada 1950 yılında George Neuerburg'a (N.P.A Master Breeder Certificate) Amerika'nın en usta İskenderun üreticisi ünvanı ve diploması verilmiştir.
İskenderun Üretimi :  İskenderun üretimi diğer ırklara göre daha zahmetlidir. Bu kuşlarda döllenme, yumurtaya yatmama gibi problemler görülmez. Problem, yavrular yumurtadan çıktıktan iki hafta sonra başlar, yavruların gagaları uzadıktan sonra anaç İskenderun çift yavrularını besleyemez hale gelir. (çok ender olarak besleyenlerde görülmüştür.) Üreticiler bu zorluklardan dolayı yumurtaları posta güvercinlerinin yada Magpie (orta doğu ülkelerinde bu ırka yahudi deniliyor) ırkı güvercinlerin altına aktararak çıkan yavruları üvey anaçlara besletirler, bu yapılsa bile üretici zaman zaman yavruları yuvadan alıp kendisi beslemek zorunda kalır. Posta güvercinleri bu cinsi en iyi besleyen ırktır.
 
Renkleri : İskenderun'un düz renkleri; Beyaz, Siyah, Kırmızı, Sarı'dır. Gri veya Küllü dediğimiz renkler siyah kuşaklı olur. Parçalı diye tabir ettiğimiz çift renkli olanları ise, Beyaz üzerine Kırmızı, Siyah, Sarı, Gri renklerden oluşur. Bunlar düz renklere oranla daha populer'dir. Gözlerinin alt kısmında gagaya dogru uzanan yamalar (bıyık) olur. İskenderun sert tüylü guvercinler sınıfına girer. Hızlı uçar vücudu ve kanatları kuvvetlidir. Filo uçucusudur. Türkiye'de eski yıllarda Iskenderun ve Tarsus bölgelerinde populer olduğu bilinmektedir.
İSKENDERUN IRKINA AİT STANDARTLAR
 
1- Boyu gaga ucundan, kuyruk bitimine kadar 42--43 cm'dir.
2- Gagası 4 cm'dir, aşağıya doğru kıvrıktır.
3- Gaga üzerindeki kopuk çapı 3 cm'dir.
4- Gözlerinin etrafındaki kırmızı dairenin çapı 12--15 milimetredir.
5- Bacakların uzunluğu 11-12 cm'dir.
6- Kanatlar açık olduğunda bir uçtan diğer uca uzunluğu 74 cm'dir.
7- Ağırlığı aç haliyle 590 gramdır.
8-Göz rengi, tüm parçalı renklerde ve düz beyazlarda, SİYAH'tır. Diğer renklerde koyu kırmızı, turuncu'dur.
9- Parçalı renk olanlarda gözlerinin altından gagaya doğru uzanan bıyık diye tabir edilen kısım vardır.
Bunlar yüzün her iki tarafındada olmalıdır.
 
ŞIHSELLİ
 
Dünyada tanındığı ad: Tumbler, Schirastümmler, Şiraz
 
Verilen yerel adlar: Çakşırlı, Şıhşelli, Panda
 
Türkiye'de yetiştirildikleri yöre: Güneydoğu Anadolu
 
Özelliği:  Filo Uçucusu/ Taklacı
 
Ortadoğu ve tahminen İran kökenli olan bu güvercinler, ülkemizde "Şıhşelli" ya da "Çarçurlu" ve "Şirazi" gibi adlarla bilinirler. Şirazi adlandırması aynı zamanda Pakistan kökenli "Lahore" ( Şinasi ) ırkı için de Pakistan'da kullanılan bir addır. Dünyada ise, "Shaksharli", "Shaksharli Tumbler" "Sherazie" ve Almanya'da da "Schirastümmler" adı ile tanınırlar. Ortadoğu ülkelerinde ve Türkiye'de uzun yıllardır yetiştirilen ve bilinen bir ırk olan Şıhşellilere, Lübnan'da "Sheik Shalli" adı verilmektedir. Arapça'da Sheik kelimesi, Türkçe'deki Şeyh kelimesi ile eş anlamlıdır ve İslamiyet öncesi Arap topluluklarında kabile reisi anlamına gelmektedir. İslami dönemde ise aynı kelime tarikat başkanları için kullanılmıştır. Shalli kelimesi ise gene Arapça'da güvercin sürüsü anlamındadır. Sheik Shalli ise, buradan çıkarılacağı gibi, güvercinlerin en yetkin olanı, en iyisi gibi bir anlama gelmektedir. Şıhşelli ise bu kelimenin Türkçeleştirilmiş halidir. Şıhşelli ırkı güvercinler gerçekten de çok alımlı, gösterişli ve güzel kuşlardır. Osmanlı Devleti döneminden beri Arabistan yarımadası ülkeleri ile iç içe yaşamış olan Türkler, bir zamanlar Osmanlı devleti sınırları içinde bulunan bu ülkelerin güvercinlerini uzun yıllardır yetiştirmektedirler. Bugün bile Türkiye ile Suriye, Irak ve Lübnan gibi bölge ülkeleri arasında güvercin ticareti canlılığını korumaktadır. Şıhşellilerde dışarıya hafif bombe yapacak şekilde çıkık bir alın kemiği vardır. Kafası düzgün ve yuvarlaktır. Gözler büyük değildir. Göz çevresi halkası belirgin olmaz. Göz rengi koyu kırmızı ve portakal tonlarında olabilir. Bu güvercinlerin orijinalinde takka ve perçem bulunmaz. Ancak ülkemizde bulunan çeşitlerinde perçemli olanları yaygındır. Perçemli olanlar bizde daha değerli olarak kabul edilmektedirler. Gaga orta büyüklükte ve hafif ince bir yapıdadır. Türkiye'de özellikle siyah renk kuşlarda gaganın üst yarısı siyah olup alt yarısı kemik rengi olan kuşlar da bulunmaktadır. Bu kuşlar daha güzel göründüğü için tercih edilirler. Bu kuşları ilk gördüğümde üst gagalarının siyaha boyandığını düşünmüştüm. Ancak sorduğumda boya olmadığını öğrendim.
Kuşun vücudu orta büyüklüktedir. Dik duruş şekli ve geniş bir göğüs yapısı bu güvercinlerde dikkat edilen bir özelliktir. Bu güvercinler kanatlarını kuyruk üzerinde taşırlar. Ayaklar normal uzunlukta ve paçalıdırlar. Paçalar parmakları örtecek uzunlukta olmalıdır. Fazla uzun paça tercih edilmez. Paçaların ucunda "Parmak saçağı" adı verilen bir bölümün beyaz olması gerekir. Parmak saçağı beyaz olmayan güvercinler bir miktar değer kaybına uğrarlar. Şıhşellilerde renklerin vücuda dağılımı çok önemlidir. Renk dağılımı düzgün olmayan kuşlar tercih edilmezler. Bu güvercinlerde bütün vücut kuşun kendi renginde olur. Sadece kafa ve boyun ile parmak saçağı beyazdır. Kafadaki beyazlık, boyunu da kapsayacak şekilde aşağıya doğru iner ve göğüsün orta yerinde düzgün bir şekilde köşe yapıp biter. Kuş adeta başına ve omuzlarına beyaz bir şal örtmüş gibi durur. Ancak bu beyazlık üzerinde iki farklı leke bulunmalıdır. İlki "şapka" adı verilen ve kuşun kafasının tam üzerinde bulunan küçük lekedir. İkincisi ise, "yanak yaması" adı verilen ve kuşun her iki yanağında simetrik olarak bulunması gereken lekelerdir. Bu lekeler kuşun rengi ile aynı renk olur. Lekelerin düzgünlüğü çok önemlidir. Şapka sadece kafa üzerinde kalmalı etrafa taşmamalı ve özellikle alına doğru yayılmamalıdır.

Yanak yamaları ise gözlerin hemen altından başlayıp her iki yanakta düzgün ve simetrik olarak bulunmalı, fazla uzamadan kesilmelidir. Şapka ve yanak yamaları kesinlikle birbiri ile birleşmemelidir. Lübnanlı yetiştiriciler yanak yamalarının kuşun orijininde olmadığını, Barbarisi adı verilen ırk ile ( Bu ırk Türkiye'de Yaşmaklı adı ile bilinmektedir.

Yapılan kırılmalar sonucu sonradan oluştuğunu belirtmektedirler. Ancak günümüzde yanak yamaları bu güvercinlerin bir standardı haline gelmişlerdir. Şapka ve yanak lekesi bulunmayan güvercinler dünya standartlarına göre değer kaybederler. Bu durum özellikle şapkası olmayan güvercinler için çok daha kesindir. Ülkemizde yanak yamaları bulunmayan Şıhşelli güvercinleri yaygındır. Bu tiplerinin ırkın orijinaline daha yakın olduğunu söyleyebiliriz. Ülkemizde yaygın olarak bulunan Şıhşelliler perçemli olmaları ve yanak yaması taşımamaları ile farklı bir görünüm sunmaktadırlar. Şıhşelli ırkı güvercinler farklı renklerde karşımıza gelmektedirler. Bu renkler, kırmızı, sarı, siyah ve mavidir. Bu 4 renkte beyazla kombinasyon halindedir. Sadece mavi renk güvercinlerde kanatlar üzerinde iki sıra şerit ( kalem ) bulunur. Diğer renklerde kanat üzerlerinde şerit yoktur. Şıhşelli ırkı güvercinler bir form ırkıdır. Genel anlamda uçuş için yetiştirilmezler. Bu güvercinler uçurulduklarında fazla uzun uçmazlar ve birkaç tur atıp konma eğiliminde olurlar. Uçarken düz takla attıkları olur.